Philippe Van Eetvelt “İnsanlığın Anısına”

Philippe Van Eetvelt, insan evriminin vizyonunu karanlıktan aydınlığa doğru giden bir döngü olarak sunmaktadır. In Memory of Humanity, teknolojik parçalanma ile tetiklenen yeni bir aşamaya kadar döngünün son hareketini temsil eder. Her şey kaçınılmaz ve karşı durulamaz şekilde toza döner.

İzleyici, bildiğimiz üzere, dokuz ayrı ancak tamamlayıcı parçaları kullanarak kökenlerini, evrimi ve insan varoluşunun son aşamasını yönlendirir. Van Eetvelt’in kaygıları, bu parçalanmanın organik evrime karşı nihai sonucu olarak ifade edilir. O, teknolojik devrimin gelmesiyle birlikte insanlığın ölümü üzerine bir mercek sağlar ve insan olan bizlerin geri dönüşü olmayan bir biçimde insan üstü bir şeye dönüşeceğimizi öne sürer.

In Memory of Humanity, insan olan bireyin edimini sorgular: o kendi içinde kesin gerçeklikleri yansıtan bir ışık, idrak ve dürtü taşıyor mu? İnsanlar içgüdüsel olarak evrenin doğasının bir taslağını oluşturabilir mi? Bu sergideki eserler, bu varoluşsal ikilemin bir tefekkürü olarak tasarlanmıştır.

Bu olağanüstü evrim ve yeniden doğuş döngüsünde, Van Eetvelt, insan ruhunun kopamadığı önemli noktaları işaret etmektedir. Madde, zaman, mekan ve iyi-kötü fikirler, bu bin yıllık yolculuğu, insan etkisinin bir ispatı olarak vurgulamaktadır. Karanlık madde, varoluş ve bilinçi zekanın tekrar ortaya çıkması gibi, en nihayetinde, evrilerek iyileşir ve kendini ışık ve altınla çoğaltır. Bu parçalar sayesinde, sanatçı bize yapay evrime karşı bir antitez ve hiçlikten bir geçiş sunmaktadır.

Pozitif ile negatif, varlık ile yokluk ve aydınlık ile karanlık arasındaki bu etkileşim, bu sergiye dokunmaktadır. Serginin üç boyutlu alanı, izleyicinin bedeniyle ve hareketleriyle bağlantı kurarak, bu etkileşim tarafından modüle edilmektedir. Bu, insanı yapay zekaya karşı konumlandırmanın zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır.

Sanatçı, gerginlik yaratan dinamik kontrastlar nedeniyle çelişik duygular taşıyan, yapay olarak rafine edilmiş bir estetik altında, seçimlerimizin kritik etkisini bizden önceye koymaktadır. Gerçek ve mutlak tehditler vardır: sonsuz hiçlikten önce kendimizi bulmak bir olasılık olarak kalmaya devam etmektedir. Van Eetvelt’in çalışmasında, hiçlik hem her şeyin yokluğu hem de eksiksiz bir ortaya çıkarıcıdır, bir temadır. Duygusal varlıklar olarak, hiçliği bir son veya yeni bir başlangıç olarak tanımlayabilir miyiz?

 

Leave a comment